27 Ocak 2011 Perşembe

Masalların Büyüsüne İnanmak!


Küçük bir çocuk olmanın en güzel yanlarından biri masallardır.
Masalları sevmeyen kaç çocuk vardır ki?

Masallarla büyüdük, masallara o kadar çok inandık ki, gerçek olmasını diledik.

İçimizde bir yerlerde, hala iyiliğin kazanacağına olan inancımız da hep bu yüzden.

Ah! Ah! Bu masallar yok mu?

Dünyada, bir yerlerde, kırmızı başlık takmış kızı, yemeğe hazırlanan aç bir kurt her zaman vardır.
Kırmızı başlığı takınca (kırmızı başlık burada metafor) büyüdüm sanan aptallar da her zaman vardır.
Eh kurtlar da haksız sayılmazlar!
Onlar da sürüden ayrılmasınlar canım!

Bir de hayatları boyunca, bir kulede esir olarak yaşamış olan, onu oradan çıkaran ilk erkeği 'yakışıklı prens' sanan tipler vardır.
Gerçek dünyadan o kadar uzak kalmışlardır ki, ilk gördükleri ata binerler.
(ciddi anlamda o ata binerler :) )
Bindikleri at onları sonsuza kadar taşır sanan bu hayal dünyasında yaşayan kızlar için söylenecek bir şey yoktur.

Aslında asıl suç, onları o kuleye hapdesip, gerçek dünyadan uzak tutan ailelerinindir.

Tabi kötü kalpli üvey anneyi de unutmamak lazım!
Kızını hiç tanımadığı,sırf dış görünüşüne aldanıp, evlendiği bir kadının eline bırakıp, işlerine giden babalar...


Dikkat etsinler!
Kızları ayaklarına uyan, gösterişli ilk ayakkabıyı getiren adamla kaçarken, kendileri de zehirli elmadan ısırık alan kişi olabilirler!

Peki ailelerine sürekli yalan söyleyenlere ne demeli?

Bir çocuğun ailesine yalan söylemesi berbat bir şeydir.
Yine de bazen aileler yalanı hak ederler!
Cidden ama!
Çocuklarının hiçbir şey yapmasına izin vermeyen aileler bazen başlarına geleni hak ederler!
Hadi ama!
Burnu uzayan çocuk olmanın neresi güzel?
Aile arada sırada 'EVET' demeyi denese burunları düğme gibi kalabilirdi :)

Çocuklarını umursamayan ailelere ne demeli?
Onları yalnızlığa terk eden...
Evin yolunu bulmaları için ekmek kırıntılarından fazlasına ihtiyaçları var!
Eh eğer bulamazlarsa zaten gidecekleri diğer yol cadının evi! (cadının evi önemli bir metafor!!!)
Cadının evine bir kere girdiler mi (kız çocukları için konuşuyorum) oradan çıkış yok!
Hayatları bar köşelerinde, erkeklere rakı şişelerinin yanında, meze olarak geçer.


Kaç küçük beden soğukta bir kibrit tanesi satmak için ölümle tanıştı?

Küçük deniz kızının önce bacaklarını, sonra canını feda ettiği gibi sayısız kız, bir erkek uğruna, önce kalplerini, sonra başka nelerini feda etmişlerdir!


Bir tavşanın takım elbise giymesi, saat takması...

Lambayı ovunca içinden dilekleri yerine getiren cinin çıkması...

Ormanda yaşayan iyi yürekli cücelerin olması...

Bir kızın upuzun, sihirli saçlara sahip olması...

Noel babanın bir gecede bütün dünyaya hediyeler dağıtması...

Peri dokunuşuyla balkabağının gösterişli bir arabaya dönüşmesi...

Bunlarla büyüdük...
Gerçek olmayan, ama hep olmasını istediğimiz hayatlar...

Mutlu sonla biten, hep iyiliğin kazandığı hayatlar...


Masallar...

Keşke hep çocuk kalsak!
Hiç büyümesek!
Olmayan ülkede kayıp çocuklarla yaşasak!

(Hep Wendy olmak istemişimdir... Ne olmuş yani, bence şahane bir kız!)

Bu olsa olsa bir hayal olurdu :)

Masallarda yaşayan iyi kalpli kahramanları bilemem, hiç karşılaşmadım, ama kötü kalpli cadı kesinlikle var!
Hatta zehiri bir elmada taşımıyor!

Zehiri onun kalbinde!

Masalların her ne kadar 'gerçek' olmadığını düşünsek bile, onları okurken, kendimizden bir şeyler bulduğumuz ya da o masalların içinde olmayı hayal ettiğimiz kesin bir gerçek!


Son olarak,
Grimm Kardeşler, Anderson biz olmasak aç kalırdı!!!
:):):):)