5 Ocak 2011 Çarşamba

Şifreli Dört Element...


atEş yakar...

rengi kırmıZıdır.

Gösterişli görünür.

alev alevdİr.

Bakışlarınızı ayıramazsınız.

sıcaklığı Üstünüze çöker.

Lanet okursunuz içinizden.

Bir işe yaramaz.

Üstünüze üstünüze gelmeye devam eder.

Lanetin yerini körku alır.

Denizi hayal edersiniz.

fErahlığını hissetmek...

istediğiNiz olmaz.

İçinizden mırıldaNmaya başlarsınız.

Toprak kokusu dolar burnunuza.

nereden geldİğini bilmediğiniz bir Kokudur.

içinize çekersiniz hAvayı.

Mutluluk böyle bir şeydir işte!

hAvanın ciğerLerinizle teması tek gerçektir.


Aklınıza başka bir şey gelmez.

aCı geçmiştir.

suyun serinliği dAğıtır bütün kötülükleri.

deĞmezmiş bu kadar korkuya.

sIcaklık yerini dinginliğe bırakır.

şiMdi gerçekten mutlusunuzdur.

HaLLeLuJaH


Well I heard there was a secret chord
That David played, and it pleased the Lord
But you don't really care for music, do ya?
Well it goes like this
The fourth, the fifth
The minor fall and the major lift
The baffled king composing Hallelujah

Hallelujah


Well Your faith was strong but you needed proof
You saw her bathing on the roof
Her beauty and the moonlight overthrew you
she tied you to her kitchen chair
And she broke your throne and she cut your hair
And from your lips she drew the Hallelujah

Hallelujah


Well baby I've been here before
I've seen this room and I've walked this floor
I used to live alone before I knew ya
I've seen your flag on the marble arch
Love is not a victory march
It's a cold and it's a broken Hallelujah

Hallelujah


Well there was a time when you let me know
What's really going on below
But now you never show that to me do you?
And remember when I moved in you?
And the holy dove was moving too
And every breath we drew was Hallelujah

Hallelujah

Well maybe there's a God above
But all I've ever learned from love
Was how to shoot somebody who'd OUT DREW YA
And it's not a cry that you hear at night
It's not somebody who's seen in the light
It's a cold and it's a broken Hallelujah

Hallelujah

...7 ÖLüMCüL GüNaH...


Açgözlülük

Bencillik

Kıskançlık

Şevhet

Tembellik

Nefret

Kibir


Bir yerden tanıdık geldi mi?
Yukarıdaki kelimelere bakıp ben buyum diyebildiğiniz herhangi biri var mı?

Tanrı bizi günahlarımızla mı yarattı, yoksa bunları sonradan mı edindik?

Daha bebekken her istediğin yapılsın istersin, yapılmayınca ağlarsın.
Bir çocuk ağladığında bilir ki istediği her şeye ulaşabilir.
Peki bu çocuk bunu nasıl öğrendi?
Bunu sırf sussun diye annesi- babası öğretirler çocuğa.

Ve insan açgözlülükle tanışır.

İstediklerine ulaşabilmek için ağlamayı kullanarak başlar.
Sahip oldukça daha fazlasını istemeye başlar bu çocuk.
Sonra büyür...
Hedefleri olur, hedeflerine ulaşmada üstüne basıp geçtiği adamları düşünmez bile.
Sadece istiyordur ve zafer kazanmalıdır.

Ve insan bencillikle tanışır.

Sonra birine aşık olur bu çocuk.
Onu elde etmek, ona sahip olmak ister.
Hatta o kişi onu istemez, hayatında başkası vardır, ama o asla vazgeçmez.
Onları ayırmak umurunda bile olmaz, gözü ondan başkasını görmez.

Ve insan kıskançlıkla tanışır.

Elde ettiği adama hissettiği açlık sadece masum bir aşkla kalmaz, cinselliğini bastıramaz ve bunu sonuna kadar yaşar.

Ve insan şehvetle tanışır.

Hedeflerinin çoğunu elde etmiş bu çocuk birgün yorgun hisseder kendini ve köşesine çekilmeye karar verir.
Yaptığı hiçbir şey yoktur, amaçsızdır.

Ve insan tembellikle tanışır.

Sonrasında bıraktığı hayatına devam etmek ister, ama hiçbir şey bıraktığı gibi değildir.
Her şey değişmiştir.
Belki insanlar, belki çevresi, belki de değişen odur, ama bunu umursamaz.
Kalbini bambaşka bir duygu kaplar.

Ve insan nefretle tanışır.

Hissettiği nefret ona geri dönmemesi için neden vermiştir.
Onu hayatından çıkaranlara ya da ona yanlış yapanlara karşı hissettiği nefret, onu her şeyden soyutlamaya başlar.
İstediği bu değildir, ama asla arkasını dönüp bakmaz.

Ve insan kibirle tanışır.


Kibir, bir insanın kendine yapabileceği en büyük kötülüktür.
Belki de insanın en büyük günahı.

Yedi Ölümcül Günah!
En büyük günahsa 'kibir'dir.

İnsanlar hayatının her anında sürekli günah işlerler.
Sırf amaçları uğruna her şeyi yapabilirler.

Bu kadar günahı bünyesinde barındıran bir türüz biz.
Aslında biraz düşününce kibirden daha büyük olan bir günah daha var.

''İnsan Olmak''

Denge...


Bugün size Serkan Polat hocamızın bize yaptığı zeki sınavı anlattım.
Şimdi bir hocamdan daha bahsetmek istiyorum.

İngilizce hocamız Nurdan Karasu.

Bu dönem iş hayatı için ingilizce dersini aldığım kişiliktir kendisi.
Dersine iki kere gittiğim( quizlere girmek için) sevgili hocamın bize bu dönem için verdiği ödevden bahsetmek istiyorum.
Biz turizm öğrencisi olduğumuzdan ingilizce sunum yapmamızı istedi.

Sunum Konusu: Herhangi bir oteli ingilizce sunmak.
Ödev Yüzdesi:5

Her neyse ödevi yaptım, gönderdim.
bla bla bla...

Ödevimi mail aracılığıyla gönderdim.
Dipnot olarak: Hocam ödevin ulaşıp ulaşmadığını bildiren bir mail atarsanız, ödevin size geldiğinden emin olabilirim, diye ekledim.

Sevgili Nurdan Karasu'nun yıllar gibi gelen bir süre sonra bana gönderdiği cevap...
Aynen iletiyorum:
Ulaştı... Ama biraz yırtılmış:)



Bugün size Serkan hocamın ne kadar zeki olduğundan bahsetmiştim.
İşte hayat böyle.
Bazı dengeler olmak zorunda.
Ying ve Yang...
Birileri çok akıllıyken birileri bunun tam aksi olmak zorundalar.

Şaka yapmıştır büyük ihtimalle :)

Dürüstlük...


Yılın ilk günleri...
Final sınavları...
İronik bir durum değil mi?

Her neyse, finallerin sıkıntısından filan bahsetemeyeceğim.
Bugün bölüm başkanımız olan Sayın Muhsin Halis'in verdiği Yatırım ve Proje Analizi sınavına gittim, aslında gitmekle gitmemek arasında kaldım denilebilir.

Dersten kalmayı garantiledim diye düşündüğüm için, sabah kararsız kaldım.
11.00 gibi çalan telefonumun alarmı beni yataktan kalkmaya davet etti, ama ben daha erken diyerek biraz daha uyumaya karar verdim.

Sonra saat 11.27 de düşünmeye başladım.
Ya kalkıp sınava gidecektim ya da uyumaya devam edecektim.
3 dakikalık o düşünme süresi sonucunda gitmeye karar verdim.

Vay canına! Çok kararlıyım değil mi? :)

12.30 da okuldaydım.
Sınav kağıtları dağıtıldı.
4 soru hazırlanmıştı biz sevimli, tatlı pıtırcık öğrencilere.


Sınavın zor olacağı konuşuluyordu dünden beri.
O yüzden soruların nasıl olduğunu kontrol ettim hemen.
Dediğim gibi toplamda 4 soru vardı.
ilk 2 soruyu ödevi yapanlar yapmayacakmış.

Hımm... Bu biraz kafa karıştırıcı oldu değil mi?

Bunun biraz anlam kazanması için başa dönmem gerekiyor.

Vize sınavına girdiğimiz sırada sevgili, çok sevdiğimiz Sayın Muhsin Halis hocamız sınıfa girdi( kendisi derslere gelmez, asistan gönderir)

'Arkadaşlar ödeviniz proje hazırlığı. Herkes finallerden önceki hafta bir fizibilite rapor örneğini teslim etmiş olsun.' dedi ve gitti.
O zamandan beri de kendisini hiç görmedim.

Yerine Asistanı Serkan Polat bakıyor, kendisi çok hoş bir insandır. Bildiğim kadarıyla Boğaziçi'nden gelmiş.
Bugün zekasını da kanıtlayarak, kendini herkese tanıttı.

Her neyse, ödevi hazırlama sürecimiz oldukça uzundu. Tabi biz öğrenciler çok tembeliz, son günlere bıraktık, gerçi ilk günde de yapmaya çalışsak başarılı olabilceğimizden şüphem var doğrusu.

Dersin adı yatırım projesi: Tamam.
Ödev, proje: Tamam.
Buraya kadar sorun yok, ama anlatılan ders: Hiçbir şey...

Hiçbir şey bilmeden bir ödev hazırlamamız istendi, gerçekten çok adil bir durum.
Bizde bu adiliğe karşılık olarak internetten kopyala- yapıştır yöntemini kullandık.

Kısacası ödevlerimizi, internetten bulduğumuz hazır proje ödevleriyle yaptık. Yaptık diyorum çünkü, sayıları, isimleri değiştirdik.
Burada da bir emek var sonuçta :)

Ödevleri teslim ettik. Ödevin yüzdesi 20ydi.
Geçenlerde notlar açıklandı ve bölümün neredeyse hepsi 10 almış.
Hocanın yanına gidip isyan bayrakları çekmişler.
Serkan Polat hocamız da sinirlenmiş.
Sınavı çok zor soracağını söylemiş.

Ve bugüne geri döndük...

Bugün sınav kağıtları önümüze geldikten sonra sınıfı anlık bir şok dalgası sardı ve hemen arkasından gelen soru yağmuru...
En son olarak yerini kahkahalara bıraktı.

Serkan hocamız 4 soru sormuş ve ilk iki soruyu ödevi teslim etmeyenler cevaplasın demiş.
Tabi ödevi teslim etmeyen(bildiğim kadarıyla) kimse yok.
Herkes sonraki iki soruyu yapmak zorunda yani.

Sorular şöyle:

Soru 3- Turizm İşletmeciliği bölümünde okuyan 4. sınıf öğrencisi Serkan Polat, Yatırım ve Proje Analizi dersinde bir ödev hazırlayacaktır, fakat ödevi internetten kopyala- yapıştır yöntemiyle (copy- paste) hazırlayacaktır. Ne yapması gerektiğini anlatınız.


Soru hemen hemen böyleydi.

Soru 4- Yapmış olduğunuz proje ödevinin bilgilerini giriniz.

Bir tablo var ve bizden verdiğimiz ödevin sonuç, isim, ortaklık gibi bilgilerini yazmamızı istemiş.

Dahiyane değil mi?

Büyük ihtimalle bölüm olarak kaldık bu dersten:)

Ya da Serkan hoca bize güzel bir ders vermek istedi ve hepimizi geçirecek.
Olan olayları ya da ne cevap verdiğimi sizinle paylaşmayacağım.
Sadece dürüst olduğumu bilmenizi isterim. Gerçek neyse sınav kağıdıma yazdım.
Kim bilir, belki işe bile yarayabilir.( Az önce sınav notlarımı kontrol ettim ve ödev notumun 34'ten 55'e yükseldiğini gördüm)

4. sınıfa geldim ve gitmeme ramak kala böyle zeki bir adamın çıkıp, bize hem ders verip hemde unutamayacağımız bir sınav tecrübesi yaşatması beni çok mutlu etti.
Sevgiler Serkan Hocam :)

3 Ocak 2011 Pazartesi

Karar...


Bedeli ödenmiş günahlar...
Dünya üzerindeki her bir insan günah işlemiştir.
İşlemedim diyen biri var mıdir?

Papa?

İsa?

Günahsız tek bir insan var mı ki?
İnsanlar günah işler, bu yeni haber değil.
Peki günah işleyen herkes kötü müdür?
Herkes bir kere cehennemden geçecek sanırım, o ateşin sıcaklığını hissetmeden hurilere filan kavuşamayacak kimse :)

İnsanlar sürekli tanrı korkusu, cehenneme gitme korkusuyla yüzleşirler, buna rağmen herkes hata yapmaya, kötülük yapmaya, bencillik yapmaya devam eder.
Kimse de yaparken acaba cehennemin en sıcak yerinde yanar mıyım diye düşünmez, Belki düşünenler vardır, ama yapılanlar değişmez.

Cehennemin en sıcak yeri hainler içindir.

Benim tanıdığım birkaç hain var, herkesin vardır.
Herkes günahlarının bedelini ödeyecek.
Burada ya da başka bir yerde, ama mutlaka ödeyecek.


Peki ya bedeli ödenmemiş günahlar!

Ödenmeyecek bedel yoktur dedim, ama bazı insanlar sabırsızdır ve bazı günahların bedelini kendileri ödetmeye kalkarlar.

Bu mümkün müdür?
Neden olmasın?

Hayatta imkansız bir şey yok, sadece sınırlar var.
Her insanın sınırı farklıdır.
Kimisi şeytana ruhunu bile satar, ama bunu yapabilmek için çok güçlü duygulara sahip olmak gereklidir.
Öyle sıradan nefretle, kalp kırıklığıyla, basit acılarla yapamazsınız bunu.
Kalbine kötülük girmiş insanlardan olmalısınız.

Satanizm, şeytanla antlaşmak...
Bu tarz şeylerden bahsetmiyorum :)
Kalbin kötü olması için şeytana tapmaya gerek yok, siyahlar giyip gezmekte durumla pek alakalı değil :)

İyilik çok büyük bir güç, insan iyilikle doğar.
Kötülük çok daha kolay gibi görünür, ama aslında öyle değildir.
Birine kızıp, hakaret etmek, onun için kötü dualar etmek kötülük değildir.
Kötü olmak çok farklı bir durum.

İçine saplanan bir karanlık gibi...

Anlık gelen bir duygu yoğunluğu değil, bir kere yerleştimi kalbe kolay kolay bırakıp gitmeyecek bir keskinlik.

Ateşi içinde hissetmek gibi...

Böyle anlatınca kulağa nasıl geliyor acaba?
Çok mu korkunç?
Çok mu karizmatik?
Çok mu saçma?
Çok ne?


Bu yazılanları okuyunca ne hissediyorsun?

Bir düşünmelisin.
Bu okudukların sana kötü mü, yoksa adil mi geliyor?

Bakış açısı...

Ne hissettiğin çok önemli!
Hissettiklerine göre şekillenirsin.
Şekillenmelerine göre davranış sergilersin.
Davranışların seni ortaya koyar.

İyi, kötü, aptal, samimi, korkak?

Sen hangisisin?
Karar senin...

2 Ocak 2011 Pazar

ŞeYTaN AyRInTıDa GizLiDiR...


Dünyadaki en güçlü duygu hangisidir?
Aşk?
Güldürmeyin beni!
Aşk sadece yumuşak kalpli bir insanın yaşayabileceği en güçlü duygudur ve kalbi yumuşak olan biri intikam duygusunu tadacak kadar ilerleyemez.
İntikam!
Dünyada ondan daha güçlü daha yoğun daha tehlikeli bir duygu daha yok.
Peki intikam duygusu nasıl ortaya çıkar?
Kalp kırıklığı...
İlk önce kalbin feci şekilde kırılmalı, sonrasında acıyla tanışmalısınız.
Benim bahsettiğim kalbi sadece sızlatan acı değil, saf acıdan bahsediyorum.
İnsanı hasta eden, katıksız acı...
Ve sonrasında hayal kırıklığı yaşamalısınız.
Hayal kırıklığı olmadan bir sonraki evreye geçmek imkansızdır, çünkü hayal kırıklığı olmadan asla gerçekleri göremezsiniz, algılarınız o safhaya kadar kapalıdır.
Hayal kırıkılığıyla birlikte çakralar açılır.
Ve son olarak haksızlığa uğramak...
Bütün bunların yaşanmasını sonlandıran haksızlığa uğrama hissi...
Ve artık hazırsınızdır.
Artık kalp intikam duygusuna her şeyiyle açıktır.
O saniyeden sonra dünyadaki hiçbir şey size engel olamaz!
Çünkü dünya üzerindeki en tehlikeli duyguya sahipsinizdir.

Bu dönüşümünü tamamlamış bir vampir olmak gibidir.
Bedeniniz her şeyiyle değişmiştir.
Yediğiniz yemek, zevkleriniz, yaşam tarzınız...
Her şey...
Tıpkı vampirin kana susamışlığı gibi sizde kötülüğe, öç olmaya susamışsınızdır.
Bir vampirin ilk yemeği çok önemlidir.
Karşısına gelen avı büyük bir açlıkla son damlaya kadar kurutur.
Bir intikamcının ilk büyük intikam oyunu da böyledir.
Cehennemin kapılarına gitmesi gerekse bile intikamını almak için her şeyi yapar.
Kimse buna engel olamaz, kimse onu yenmeyi başaramaz.
Dünyadaki en büyük güç olan intikam duygusunu yenmek için sadece ona sahip olmak gerekir.
Geri sayım başladı...
Çanlar sizin için çalıyor...
Kalbiniz en zayıf duygu olan korkuyla dolarken, en güçlü duygu olan intikam sizin için hazırlık yapıyor.
''Şeytanın en büyük kurnazlığı bütün dünyayı yaşamadığına inandırmakmış.''
Hiç düşündünüz mü?
Şeytan aslında Tanrının sadece bir yansıması ve Tanrının yarattığı, sadece kötü tarafını yansıtan bir parçası...
Sessizce...
Yavaşça...
Gelecek ve sizi acıyla tanıştıracak.
Sabırlı olun, çok az kaldı.