13 Ocak 2011 Perşembe

Mutluluk: Bir Varmış! Bir Yokmuş!


''Mutluluğun formülü, gerektiğinde önemsiz şeylerle meşgul olabilmektir.'' diye söylemiş Edward Newton...

Mutlu olmak için çok büyük şeylere ihtiyacımız yok.
Herkesi mutlu eden basit, minik şeyler mutlaka vardır.
Yine de insanlar asla mutlu olamazlar!
İnsanoğlu hep daha fazlasını daha fazlasını ister.
Daha fazlasına sahip olduğu andan sonra da, daha da fazlasını ister.
Bu hep böyle akıp gidecek olan bir rutindir.

Mutluluk daima yakınımızdadır, yakalamak için çoğu zaman elimizi uzatmamız yeter.

Mutluluğu hep ulaşamadıklarımızda ararız.
Önümüze baksak mutluluk aslında hemen orada, dibimizdedir.


Bazen bir filmin içinde, bazen bir müziğin notalarında, bazen sıcak bir bardak kahvede, bazen ılık güzel bir duşta, bazen huzurlu bir uykuda...

Mutlu olmak için o kadar çok neden var ki şu hayatta!
Görmek ya da görememekle alakalı... Belki görmek istememekle alakalı...

''Doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır. O da mutlu olmak için burada olduğumuzu sandığımızdır.'' diye söylemiş Arthur Schopenhauer.

Mutlu olmak!
Neden tek derdimiz bu?
Yaşasak ve ölsek, sonra da beklediğimiz cennete gitsek!
Yeterli değil mi?

Hayatta amaç mutlu olmak mı?
Attığımız her adımı mutlu olmak için atıyoruz...
Bunu yaparken de hayat gidiyor.
Peki sonuç?
Mutlu mu oluyoruz?

Tatmin olmayan insan türü mutlu oldukça daha da fazlasını isteyerek elindekiyle asla yetinmez!
Hep daha da fazla daha da fazla ister.
Sonrasında daha da fazla daha daha fazla ister!
Bu hep böyle akıp gidecek bir rutindir.

Mutlu bir hayat olanaksızdır; insanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır.


Mutlu bir hayat neden olanaksızdır?
Çünkü ne kadar mutlu bir yaşamı olsa da insanlar asla mutlu olduklarını düşünmezler.
İstekleri asla azalmaz!
Bu da mutsuz bir hayat demektir!

Mutsuzluk, depresiflik, acı çekmek...
Bunlar doğuştan içimizde olan duygular...

Daha doğduğumuz ilk saniyede ağlayarak başlarız hayata.
İstediklerimizi elde edebilmek için, daha küçük bir çocukken ağlamaya başlarız.
İnsanoğlunun ilk silahıdır bu: Ağlamak!


Mutluluğa giden yol hep savaştan, şiddetten, kızgınlıktan geçmek zorunda!
Öyle olmak zorunda olmasa bile uygulama bu.
Ya uyarsın ya da uymazsın, bu sana kalmış, ama sonucuna katlanırsın.

Belki nasıl daha fazla mutlu olurum demek yerine, daha az nasıl mutsuz olurum demek ve bunun için çabalamak gerekiyordur.

Belki de bütün bu mutluluk, acı, hastalık, iyilik, kötülük, fedakarlık, aşk, gurur, korku...
Bütün bunlar Tanrının bir oyunudur.
Ve aslında hepsi bir yanılsamadır.
Biz de bu oyundaki piyonlarızdır.


Bütün oyunları Shakespeare yazmıyor nasılsa :)
Yani kim bilir?
Tanrının işi hiç belli olmaz değil mi?

Sonuç olarak yanılsama ya da gerçek!
Yaşadığımız, içinde bulunduğumuz durum bu.
Ve içinde olmaya da devam edeceğiz.
Yazan Shakespeare olmasa da :)

Mutlu olmak ya da olmamak! İşte bütün mesele bu!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder