11 Ocak 2011 Salı

Bir bardak sıcak kahve ve Bir kardan adam yapma öyküsü


Hayatın bazı zevkleri vardır.
Kişiden kişiye değişirler.

Kimisi sinemayı sever, kimisi müzik, kimisi kitap, kimisi video oyununu...
Bazıları hepsini birden :)

Ama şu dünyada bir keyif var ki sevmeyen yoktur sanırım.

Dışarısı buz gibi, hatta lapa lapa kar var...
A kişisi ( bu hepimiz olabiliriz ) bir elinde dünyanın en keyfili kitabı, diğer elinde sıcak, lezzetli kahvesi...

Ahh ahh...
Ne de büyük keyiftir.

Büyük ihtimalle çok farklı bir şey bekliyordunuz değil mi?
Aman! Ne yapabilirim?
Ben böyle yaşamayı seviyorum yani...

Yine de bir elimde sıcak kahve ve diğer elimi tutan bi Dean Winchester'a da hayır demezdim doğrusu :)


Küçük bir kızken, kar yağsa diye 'kar dualarına' çıkan diğer çocuklar gibiydim.
Kar yağınca da tıpkı diğerleri gibi sokağa fırlardım.

Hep birlikte, rutinimiz olan, yıllık kardan adamımızı yapmaya başlardık.
Herkes evden bir şeyler getirirdi.
Zeytin, havuç, atkı, bere...
2 saat filan sürerdi o koca adamı yapmak.

Soğuk artık hissedilmez olurdu ve başlardık kar topu savaşına.

Küçüklüğümden beri en sevmediğim oyundur.

Tanrım! Nasılda nefret ederdim, hala ediyorum.

Her nasıl oluyorsa yapılan kar toplarının en sertleri bana gelirdi ya da içinde görünmezliği sağlanan taşlı olanlar...
Şimdi içinizden ''oynamasaydın sende'' diyen insanlar çıkacaktır.
Ah! Maalesef öyle bir şansım yoktu.
Eğer ortada bir kar topu savaşı varsa kendinizi içinde bulurdunuz.
Tıpkı Amerika'nın Irak'a girmesi gibi...
İstemeseniz de savaşın içinde olmak zorundasınızdır.

Kar topu savaşından nefret ederim.
Çok korkunç!
Böyle tehlikeli şeyleri kim buluyor Allah aşkına!

Saat ilerledikçe bu lanet olası kar topu savaşı da son bulurdu, bende rahat bir nefes alırdım.

En son kısma geçerdik...

Kızakla kaymak!


Vay canına! Sanırım en zevklisi buydu, ama bir keresinde berbat bir düşüşle yüzümün yarısının rengini mor yaptığımdan, bir daha karda kaymaya cesaret edemedim.
Böylelikle kayakçılık hayatım da bitmiş oldu.

Kayma işlemi devam ederken aileler balkona çıkıp bağırmaya başlarlardı.
'Anne lütfen 5 dakika daha!' diyen sesler, ama annenin o 5 dakikayı veremeyeceğini anlatan, sesinin tonunun sertleşmesiyle, boynunu önüne eğip evine giden çocuklar...

Ben hiç onlardan olmadım, biraz asi bir tiptim:)

Kim çağırırsa çağırsın, eğer gitmek istemiyorsam gitmezdim.
Evin küçük reisi :)

Her neyse, böyle eski karlı günlerden bahsetmek istedim.
O günler çok geride kaldı.
Nasıl güzel, nasıl masum yıllardı. ( ben pek masum sayılmazdım )

Küçükken hep büyümek isteriz, büyüyünce de ne diye büyüdüm ben şimdi diye üzülürüz.
İnsanoğlu asla ne istediğini bilmez.
Tatminsiz, istekleri asla azalmayan ( bitmeyen diyemiyorum )

Her neyse, keşke kar yağsa da kardan adam yapsak...
Sonra hemen eve dönerim ama! Kar topu savaşı kısmına kalmak istemiyorum :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder