31 Aralık 2010 Cuma

2011


2011
2+0+11=13
Bir de üstüne bugün cumaydı yani:)
13. cuma!
Black Friday!
Yeni yıl işte!
Üstüne çok fazla konuşmaya gerek yok.
Gerçi benim için oldukça değişik bir yıl olacak.
Bütün vücudumda, her bir hücremde hissedebiliyorum bunu.
Bu yıl benim yılım olacak.
Ödemem gereken bedellerin birikeceği bir yıl.
Olsun...
Her şeyin bedelini ödemeye hazırım.
İntikam!
İntikam soğuk yenen bir yemektir.
Zangoç çanları çalmaya başla!
Cehennemin kapılarına kadar gidip geleceğim.
Hoş geldin 2011...

...YinG YanG...


Kimse dünyaya kötü olarak gelmez!
Herkes doğduğunda masumdur. Bebekken her şey çok kolaydır, herkes sizi sever ve herkes sizinle ilgilenir.
Peki insanlar nasıl kötü olurlar?
'Şeytan ve Genç Kadın' diye bir kitap okumuştum, iki kere!
Paulo Coelho'nun şahane kitabı.
Orada yazar şöyle söyler:' Hiçbir insan özünde kötü değildir, insanı kötü olmaya iten nedenler vardır.'
Hadi ama! Daha güzel nasıl anlatılabilir ki?
Bir insan kötü oluyorsa, kötülük yapıyorsa onun öyle olmasına neden olacak şeyler vardır.
Tabi her insanın kötü olma sınırı farklı. Kimisi çok kötü olur, kimisi daha az kötü.
Kimi insan kötülüğe hazırdır, kimisi çok fazla direnir, ama şeytan onu bir şekilde ele geçirir.
Şeytan bu! Kafasına taktıysa bir kere, elinden kurtulmak çokta kolay değil.
Kalp zehirlenmesi nasıl bir şeydir bilir misiniz?
Ben böyle bir şeyi daha önce duysam, bana bunu biri sorsa gülerdim sanırım, yani eskiden olsa gülerdim.
Şimdi nedense hiçte komik gelmiyor.
Benim kalbim zehirlendi.
O anı hissettim!
Başta panik atac sandım, ama değildi.
Kesinlikle başka bir şeydi.
Kalbime bir şeylerin, yakıcı bir şeylerin aktığını hissettim.
Yaklaşık olarak 24 saat filan sürdü.
O ana geri dönmek istemem.Asla!
Tıpkı Grinch'in kalbinin küçülme anı gibi bir şeydi, oda o anlarda acı çekmişti, ama yine de sonuçtan memnundu.
Bende o 24 saatlik sürede gerçekten çok acı çektim.
Zehrin kalbime yavaşça akmasını ve her bir hücresine yayılıp yerleşmesini hissettim, yaşadım.
Sonuçtan memnundum.
Yıllarca direnmeme rağmen artık bende kötü biriyim.
Beni sizler yarattınız derler ya! Aynen öyle!
Beni sizler yarattınız! Karşılığını da alacaksınız.
Sadece bekleyin.
Yakında... Çok yakında...

30 Aralık 2010 Perşembe

Cennet - Cehennem


Uzun zaman oldu yazmayalı.
Bir süre daha yazamam sanıyordum, ama Tyler Hilton dinledim az önce.
Sanırım bana ilham verdi.
Tyler Hilton ölürse cennete gider.
Adam cennetin müziğini yapıyor!
Cidden ama! kimse onun kadar güzel 'sixty five' diyemez! ( when it comes Şarkısında geçer)
Cennette müzik var mıdır?
Bence vardır, yani olmalı!
Cennette sinema varsa müzikte olmalı, yani sinema kesinlikle Vardır,tartışılmaz!
Tyler Hilton'ın müziği yemek olsa, dünyanın en lezzetli sosuyla yapılmış bir makarna olurdu sanırım.
Onun müziği tıpkı uyuşturucu gibi, onu dinlerken bu dünyadan başka dünyalara gidiyorsun.
Müzik olmasa biz insanlar nasıl sakin kalabilirdik ki?
Yani müzik olmasa ben kesin birilerini öldürürdüm.
Birilerini diyorum, çünkü tek bir kişi için hapiste çürümeye niyetim yok!
Büyük ihtimalle katliam yapardım.
Neyse neyse, içimdeki Dexter'ı uyandırmaya hiç gerek yok şimdi :)
Dexter'ı sevmediğimden ya da yaptığı işe saygı duymadığımdan değil tabi, adamın kesinlikle çok karizmatik bir işi var.
Nerede kalmıştım?
Müzik diyordum, Tyler Hilton'ın müziği...
Kesinlikle cennete girmeye hak kazanır.
Bir de cehenneme gidecek olanlar var.
Bazılarını kesinlikle tanıyorum.
Aşağılık, iki yüzlü, sahtekar, arkadan vuran, plancı, beş para etmez insanlar!
Aslında bu kadarı az bile onlar için, bu tarz insanlar yüzünden 'kötü insan olmak' bence oldukça makul bir durum. Yani düşünsenize böyle pislikleri ortadan kaldıran birileri olsa şahane olmaz mıydı?
Winchester Kardeşler gibi birileri olsaydı mesela!
Yani onlar iblis, kurtadam, vampir, hayalet, zombi filan avlıyorlar, ama aralarında çokta fark yok bence.
Aşağılık insanlarda tıpkı iblisler gibi insanlara zarar veriyorlar ve kesinlikle aynı şekilde ölümü hak ediyorlar.
Bugünlük bu kadar kan, şiddet yeterli.
Son olarak:
Tanrı bizleri korusun!

23 Aralık 2010 Perşembe

Jason Walker - Down


I don’t know where I’m at
I’m standing at the back
And I’m tired of waiting
Waiting here in line, hoping that I’ll find what I’ve been chasing.

I shot for the sky
I’m stuck on the ground
So why do I try, I know I’m gonna to fall down
I thought I could fly, so why did I drown?
Never know why it’s coming down, down, down.

Not ready to let go
Cause then I'd never know
What I could be missing
But I’m missing way too much
So when do I give up what I’ve been wishing for.

I shot for the sky
I’m stuck on the ground
So why do I try, I know I’m gonna to fall down
I thought I could fly, so why did I drown?
Never know why it’s coming down, down, down.
Oh I am going down, down, down
Can’t find another way around

And I don’t want to hear the sound, of losing what I never foun
I shot for the sky
I’m stuck on the ground
So why do I try, I know I’m gonna to fall down
I thought I could fly, so why did I drown?
I never know why it’s coming down, down, down.

I shot for the sky
I’m stuck on the ground
So why do I try, I know I’m gonna to fall down
I thought I could fly, so why did I drown?
Oh it’s coming down, down, down.

22 Aralık 2010 Çarşamba

Fotoğraf...


Hic kendi fotografınıza bakıp arka planda bir yabancı gördügünüz olur mu?
Bu olay kac tanımadıgınız kiside fotografınız oldugunu, baska insanların hayatının kac dakikasinda bulundugumuzu merak etmemizi saglar.
Hayallerinin gercege dönüstügü anda mı yanlarındaydık, yoksa hayalleri öldügü anda mı ordaydık?
Kaderimizde o fotografın icinde olmak varmıs gibi mi duruyoruz, yoksa sans eseri mi yakalanmısız?
Sadece düsünün.
Bir insanın hayatının büyük bir parcası olabilir ve bunu hic bilmeyebilirsiniz.

Merak...


Çoğumuz karşı koymaya çalışsak da ailelerimizin üzerimizde mistik bir etkisi vardır.
Düşüncelerimizi ve duygularımızı etkileyen bir güç.
Zamanla biraz değişebilen ama asla yok olmayan bir bağ bu.
Her ne kadar dünyanın başka bir ucunda ya da tamamen başka bir dünyada olsalar bile ama, asla tam olarak anlayamayacağımız bir güç bu.
Dert etmemiz gereken tek şey, sıra bize geldiğinde çocuklarımız üzerinde nasıl bir etkimiz olacak?

İnanmak...


Gençliğinizin bazı zamanlarında hiçbir şeyin sizi incitemeyeceğini düşünürsünüz.
Tıpkı görünmez olmuşsunuz gibi.
Önünüzde koca bir hayat ve büyük planlarınız vardır.
Büyük planlar...
Doğru kişiyi ve sizi tamamlayan kişiyi bulmak için, ama yaşlandıkça meselenin bu kadar kolay olmayacağının farkına varırsınız.
Yaptığınız planların ne kadar basit olduğunu
farketmeniz hayatınızın son anına kadar bile sürmez.
Çünkü en sonda ileriden ziyade geriye doğru baktığınızda, hayatın size verdiği fırsatları en iyi şekilde değerlendirdiğinize, arkanızda iyi şeyler bıraktığınıza, yaşadığınız hayata değdiğine inanmak istersiniz.

Trajedi ve Aşk


Bütün kalbinle dilediğin bir dileği kaybetmek trajik.
Fakat onu kazanmak....
Hayatın boyunca ümit edeceğin tek şey.
Bu yıl aşk diledim.
Kendimi birine adamak ve uzun zamandır bu duyguyu yaşamaktan korkan bir kalbi uyandırmak için.
Dileğim gerçekleşti.
Ve eğer bunu elde etmek trajikse, bana trajedi verin.
Çünkü, dünya için onu geri vermeyeceğim.

Umut...


Tüm o umutlarıma ve hayallerime baktığımda şöyle bir sonuca vardım: Hayattaki başarının ölçütü, işlerin dilediğiniz gibi sonuçlanmasıysa o zaman bazıları benim başarısız olduğumu söyleyebilir.
Önemli olan yaşamın hayal kırıklıklarına bozulmamak.
Geçmişi geçmişte bırakmayı öğrenmek ve her günün güneşli geçmeyeceğini bilmek.
Eğer ümitsizliğin karanlığında kaybolursanız, yıldızların sadece gece karanlığında göründüğünü hatırlayın.
O yıldızlar size eve dönüş yolunu göstereceklerdir.
Bu yüzden hata yapmaktan korkmayın.
Tökezlemekten ve düşmekten...
Çünkü çoğu zaman en büyük ödülleri sizi en çok korkutan şeyleri yaparak alırsınız.
Belki dilediğiniz herşeyi elde edersiniz.
Belki hayal edebileceğiniz şeylerden bile fazlası sizin olur.
Yaşamın sizi nerelere götürebileceğini kim bilebilir.
Yol uzun ve yolun sonunda asıl varmak istediğiniz yolculuğun kendisi.

Albert Camus şöyle yazmış


"Ne mutlu bükülebilen kalplere. Asla kırılmayacak kalpler onlardır."
Ama merak etmemek elde değil.
Kırılma olmazsa, iyileşme de olmaz, iyileşme olmazsa ders alınacak bir şey de olmaz, ders alınacak bir şey olmazsa mücadele diye bir şey de olmaz, ama mücadele hayatın bir parçasıdır.
Yani, bütün kalpler kırılmalı mıdır?

Sadece lafta kalan, mücadele etmeyen bir adam, yabanotu dolmuş bir bahçeye benzer.
Yaban otları büyümeye başladığında, karla kaplı bir bahçeye benzer.
Kar yağmaya başlayınca, duvarda tüneyen bir kuşa benzer.
Kuş uçup havalandığında, gökyüzünde bir kartala benzer.
Gökyüzü gürlemeye başladığında, kapıdaki bir aslana benzer.
Kapı çatırdamaya başladığında, sırtına girmiş bir kazığa benzer.
Sırtın sancımaya başladığında yüreğine saplanmış hançere benzer.
Ve yüreğin kanamaya başladığında ölmüşsün demektir.
Ve ölmek başka hiçbirşeye benzemez.

Gerçek...


Bazen mutlak bir şeylerin olup olmadığını merak ederim. Hala doğru-yanlış, iyi-kötü ve gerçek-yalan diye bir şey var mıdır? Yoksa her şey tartışılabilir ve yoruma, belirsizliğe açık mıdır?

Bazen gerçeği evirip çevirmeye, başka şekle sokmaya mecbur kalırız, çünkü bizzat yapmamış olduğumuz bazı olaylarla yüzleşmişizdir. Ve bazen de olacaklar bir şekilde bizi bulur.

Gerçek hâlâ mutlaktır. Buna inanın. Her ne kadar soğuk kadar keskin, tahmin ettiğinizden daha acı verici ve hattâ herhangi bir yalandan daha dayanılmaz olsa da.

Değişim...


Hiç yaşamınızı değiştirmenin ne kadar süreceğini merak ettiniz mi?
Bu değişim için ne kadarlık bir süre yeterli olur?
Mesela Lise hayatı, yani 4 sene mi?
1 sene mi?
8 aylık bir Rock Turnesi mi?
Yaşamınız bir ay, bir hafta, ya da tek bir gün içinde değişebilir mi?
Hep acele ederiz, büyümek, ve başımızı alıp gitmek için, ama gençseniz, bir saat her şeyi değiştirebilir.
William Blake şöyle yazmış: "Bilinen şeyler vardır, bir de bilinmeyenler. Ve ikisinin arasında uzanan kapılar."

Aşk Geri Gelir...


Ölümden sonra hayat var,gördüm
Kaç kere öldüm
Kalbini mi kırmış
Kim kırmış
Ne yapmışsa unut

Geçmişi bırak yoluna bak
Herşey yenilenir
Hayat geri gelir
Arkadaşlar geri gelir
Aşk geri gelir

Mutluluk - Mutsuzluk


Bazen, mutsuzluk hayatınızın öyle büyük bir parçası haline gelir ki hep var olmasını beklersiniz.
Çünkü hayatınızda, mutsuzluk olmadığını hatırladığınız bir an bile yoktur, ama günün birinde, başka bir duyguyu hissedersiniz.
Size iyi hissettirmeyen bir şeydir, çünkü tanıdık değildir.
Ve o anda anlarsınız ki,
Mutlusunuzdur...


Mutluluk, değişik yollarla karşınıza çıkar; iyi arkadaşlar eşliğiyle, bir insanın hayalini gerçeğe dönüştürmenin verdiği duyguyla ya da yenilenmiş bir umudun vaadiyle.
Kendinizi mutluluğa bırakmaktan çekinmeyin, çünkü bu mutluluğun ne kadar kısa sürebileceğini asla bilemezsiniz.

Pişmanlık olabilecek her şekilde ve büyüklükte ortaya çıkar.
Bazıları küçüktür mesela, iyi bir amaçla kötü birşey yapmamız gibi. Bazıları büyüktür, bir arkadaşımızı düş kırıklığına uğratmamız gibi. Bazılarımız doğru tercihleri yaparak pişmanlığın acılarından kurtulur. Bazılarımızın pişmanlık duymaya zamanı yoktur, çünkü umut içinde geleceğe bakarız.
Bazen geçmişle hesaplaşmak için savaşmamız gerekir.
Ve bazen de kendimizi değiştireceğimizi söyleyerek pişmanlığımızı gömmemiz gerekir, ama en büyük pişmanlıklarımız yapmış olduğumuz şeyler için değil, yapmamış olduğumuz şeyler içindir.
Değer verdiğimiz birini kurtarabilecek olan, ama söylemediğimiz şeyler için.
Özellikle de önlerinde kapkara bir fırtınanın patlak vereceğini görebildiğimizde.

Karamsarlık...


Öyle bir an gelir ki, tüm yasamlar yoldan çikar.
Bu çaresiz zamanda yönünüzü belirlemeniz gerekir.
Yolda kalabilmek için savasacak misiniz, yoksa kim oldugunuzu size baskalari mi söyleyecek?
Yoksa kendi kendinizi mi tanimlayacaksiniz?
Yaptiginiz seçim sizin pesinizden gelecek mi, yoksa yeni yolunuzu benimseyecek misiniz?
Her yeni günün basinda ya ileriye dogru bir adim atmayi ya da vazgeçmeyi seçersiniz.
Öyle bir an gelir ki, tüm yasamlar yoldan çikar. Bu çaresiz zamanda siz kim olacaksiniz ?
Savunmanizi indirecek ve umulmayan birinde teselli mi bulacaksiniz?
Tüm korkularinizla cesurca yüzlesecek ve inançla önünüze devam mi edeceksiniz ya da üzerinizdeki karanliga boyun mu egeceksiniz ?

Keşke...


Geriye gidip hayatınızı değiştirebilseydiniz bunu yapar mıydınız?
Ve yapsaydınız bu hayatınızı daha iyi kılar mıydı?
Yoksa bu değişiklik sonunda sizin kalbinizi mi, yoksa bir başkasının kalbini mi kırardı?
Bütünüyle farklı bir yol mu seçerdiniz, yoksa tek bir şeyi tek bir anı mı değiştirirdiniz?
Daima geri almak istediğiniz bir anı...
Benim geri almayı istediğim çok fazla an yok, ama iki tanesini sonsuza dek değiştirmeyi çok isterdim.
Bir insanın her keşkesi her bir pişmanlığına eşittir.
Bazen de bilirsin doğru olan senin yaptığındır, ama yine de keşke dersin, çünkü bazen ne yaparsan yap, karşındakinin kalbinin kötülüğünü yenmen imkansızdır.

Yükselmek, basit bir kavram.
Temelde kendini aşmak anlamına geliyor.
Biraz daha fazlasını yapmak.
Özel olduğunuzu göstermek.
Bir süre önüme kimse çıkmasa iyi olur.
Hayat bazen tuhaf olabiliyor ve insanı epey zorlayabiliyor.
Mesela birini sevdiğinizde ama, o sevginize karşılık vermeyi unuttuğunda,en iyi dostunuz ve kız arkadaşınız sizi yalnız bıraktığında, bir tetiği çektiğinizde,bir ateşi yaktığınızda ve onları geri alamadığınızda...

''Hayattaki en iyi şeyler bedavadır'' diye bir laf vardır duydunuz mu?
Ne kadar doğru bir cümle.
Arada bir insanlar yükselir, kendilerini aşarlar.
Bazen sizi şaşırtırlar.
Ve bazen de bunda başarısız olurlar.
Hayat bazen çok tuhaftır. Sizi bayagı zorlayabilir ama, yakından baktığınızda umudu yakalarsınız.
Çocukların sarfettiği sözcüklerde, bir şarkının nağmelerinde ve sevdiğiniz kişinin gözlerinde.

Hiç zamanımıza neyin iz bıraktığını düşündünüz mü?
Bir yaşam gerçekten tüm dünyayı etkileyebilir mi yoksa yaptığımız seçimler mi fark yaratan?
Bence öyleler.
Ve inanıyorum ki bir insan birçok hayatı değiştirebilir daha iyi ya da daha kötü yönde.

Rüya


Hiç size gerçek gibi gelen bir rüya görüp uyanınca neye inanmanız gerektiğini bilemediğiniz oldu mu?
Doğru olduğunu sandığınız şey yalan, yalan olduğunu sandığınız şey de doğru olsa, ne yapardınız?
Daha mükemmel bir gerçek bulma umuduyla, rüyalarınıza sığınır mıydınız? Hayat bazen rüyalardan daha gariptir. Ve uyanmanın tek yolu, ruhunuzda saklı olanlarla yüzleşmektir.

21 Aralık 2010 Salı

Tyler Hilton - Missing you


Everytime I think of you
I always catch my breath
And I'm still standing here
And you're miles away
And I'm wondering why you left
And there's a storm that's raging
Through my frozen heart tonight

I hear your name in certain circles
And it always makes me smile
I spend my time just thinking about you
And it's almost driving me wild


But it's my heart thats breaking
Down this long distance line tonight

And I ain't missing you at all
Since you've been gone... away
I ain't missing you
No matter what I might say

There's a message in the wires
And I'm sending you a signal tonight
You don't know how desperate I've become
And it looks like I'm losing this fight


but it's my heart that's breaking
Down this long dusty road of mine

And I ain't missing you at all
Since you've been gone... away
I ain't missing you
No matter what my friends say

And there's a message that I'm sending out
Like a telegraph to your soul
If I can't bridge this distance
Stop this heartache overload

I ain't missing you at all
Since you've been gone... away
I ain't missing you
No matter what my friends say
I ain't missing you

I ain't missing you
Since you've been gone away
I ain't missing you
No matter what your friends say

Hey, yeah... yeah
Yeah, yeah
I ain't missing you at all
Since you've been gone away
I ain't missing you, no...

PoLLyAnnAcıLıK


Bazen dünyadaki tek mücadele eden, hayal kırıklığına uğrayan, hayatından mutlu olmayan ve zar zor yaşayan tek insan olduğunuzu düşünmeniz mümkündür, ama bu düşünce bir yalandır.

Eğer başınıza böyle bir olay gelirse bununla yüzleşebilecek cesaretiniz olsun, bir şey ya da birisi sizi bulacak ve her şeyi iyi hale getirecektir. Çünkü hepimiz bazen birinin yardımına ihtiyaç duyarız.

Dışarıdan gelen müziği duymamamızı sağlayacak birine ve bize işlerin hep böyle gitmeyeceğini söyleyecek, bize yardım edecek birinin olduğunu ve o birinin bizi bulacağını hatırlatacak birine ihtiyaç duyarız.


Yaşamımızda kendimizi dönüm noktalarında bulduğumuz anlar vardır. O anlarda yaptığımız seçimler, hayatımızın geri kalanına şekil verir.

Elbette ki, bilinmeyenle yüzleştiğinde çoğumuz geçmişe geri dönebilmeyi ister.
Korkmuş, kafası karışmış ve haritasız şekilde yolda kalakalmış olarak, ama zaman zaman insanlar daha iyi bir şeye tutunurlar.
Yalnız olarak var oluşun acısının hemen ötesinde bulunan bir şeye ve birisini kabullenmenin gerektirdiği cesaret ve korkusuzluğun hemen ötesine ya da birisine ikinci bir şans vermeye.


Bir düşün suskun inatçılığının ötesindeki bir şeye.
Çünkü sadece sınandığınızda gerçekten kim olduğunuzu keşfedersiniz.
Olmayı istediğiniz kişi, çok çalışmanın, güvenin ve inancın diğer tarafında bir yerde kalp sızısının ve önünde nelerin beklediğinin korkusunun ötesinde durmaktadır.
Bazı insanlar kuzgunların seyahat eden insanlara rehberlik ettiklerine inanır.
Diğer bir inanış, yalnız bir kuzgun görmenin iyi şans getirdiği yönündedir, ama bir grup kuzgun belanın geleceğini önceden bildirir.

Willam Shakespeare şöyle söylemiş


"Değişimle karşılaşınca değişen aşk, aşk değildir. Sonsuza kadar yıkılmayacak bir kaledir aşk. Fırtınalara göğüs geren, asla yıkılmayan. Aşk, zamanın kısacık saatleri ve haftalarıyla değişmez. Tam tersine dayanır ve sürer."

Kalp kırıklığı bir insana her şeyi yaptırabilir mi?
Bilmiyorum.
Sanırım henüz o safhada değilim ya da daha da kötüyüm, ama güçlü olmaya çalışıyorum.
Kalbim mi?
Çok fena kırıldı.
Sanki bir şeyleri kesip aldılar, yerine de kocaman bir acı bıraktılar.
Kalp kırıklığı bir insana her şeyi yaptırabilir mi bilmiyorum, ama insana çok acı verdiği tartışılmaz.



Her şeye yeniden inanabilmek istiyorum.
Müziğe, sanata, kadere, aşka...
Doğru seçimler yaptığıma, doğru yolda ilerlediğime ve yaptığım hataları düzeltmek için hala zamanım olduğuna inanmak istiyorum. Ve sanırım umut istiyorum.
''Umut kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.'' der sevgili Nietzsche.
Kendi kendimizin işkencecisiyiz aslında!
Bazen sessizliğin içinde öylece oturuyorum. Gözlerimden akmayan yaşlar kalbime akıyor. Bana eskiden baktığı gibi bakmasını istiyorum ve yine sevdiği 'o kız' olmak istiyorum, ama asla olmayacak bir şey bu.
Ve işte o anda değişiyor her şey.
Bugün bir karar verdim.


Ve sadece onun mutlu olması için, sabırlı olmayı, büyüklük göstermeyi ve güçlü olmayı istedim. Kendi isteklerim için onun hayatını daha da kötüleştirmemek adına güçlü olmak için dua ettim. En zor kısmı da buydu: Vazgeçmek. İşin büyüklük gösterme kısmı, gerçekten berbat.

E.E.CUMMİNGS şöyle yazmiş

''Gece gündüz elinden gelenin en iyisini yapan bir dünyada,kişiliğinden sıyrılıp, hiçkimse olmak seni benzersiz biri yapar. Bu bir insanın en fazla savaşabileceği ve asla durmayacağı en büyük savaşta savaşmak demektir.''

Depresyonumun başında mıyım,yoksa ortasında mıyım bilmiyorum. kahrolası bir muamma, ama emin olduğum bir şey varsa oda depresyonumun sonunda değilim.
Acı...
Son yıllarda hissettiğim en yoğun duygu...
Aslında son zamanlarda başka bir şey hissedebildim mi emin değilim.
Peki ben nasıl bu hale geldim?
Bir insan nasıl hep mutsuz olabilir ki?
Ne de çok soru sordum.
Zaten cevaplara geçebilmiş olsaydım, belkide bu kadar mutsuz olmazdım.
Hayat karanlıklar icinden ansızın gelir ve sizi bulur.
Yanınızda güvenebileceginiz biri var mı? Sendeleyip düstügünüzde sizi koruyup kollayacak ve tam o anda size korkularınızla tek basına yüzlesme gücü verecek birisi..



İnsanlar attığı her adımda yükselirler.
Bazen sizi şaşırtırlar, bazende yetersiz kalırlar.
Hayat bazen komiktir.
Sizi zorlayabilir, eğer yakından bakarsanız; bazen bir çocuğun kelimelerinde, bazen bir şarkının sözlerinde, bazende sevdiğiniz birinin gözlerinde umudu bulabilirsiniz.
Ve şanslıysanız, demek istiyorum ki dünyadaki en şanslı insansanız, sevdiğiniz kişide sizi sevmeye karar verir
Bu karanlığın bir adı var mı? Bu zalimlik, bu nefret bizi nasıl buldu? Hayatlarımıza gizlice mi girdi, yoksa biz mi ona kucak açtık? Çocuklarımızı savaşa yollar gibi onları dünyaya yolluyoruz, iyi olmalarını dileyerek ama, yine de bazılarının bu uzun yolda kaybolcağını bilerek... Yolumuzu ne zaman kaybettik, hayaletler tarafından kuşatıldık ve karanlık tarafından yutulduk? Bu karanlığın bir adı var mı? O sizin adınız mı?
Size kendim hakkında bir şey söylememi istiyorsunuz. Söyleyecek bir şeyim yok, olsa bile bana inanmamalısınz. Güven bir yalandır.Kimse kimseyi tanıyamıyor. İnsanlar, birini çok severseniz her şeyin iyi olacağına inanıyor. Ama yanılıyorlar.
"Doğru ya da yanlış seçenek yok sadece hayat bu,hayat."
"Her şarkının bir sonu vardır, ama sonu var diye o şarkıdan zevk almayacak mıyız?"
''Kötü erkekler yatağina ;iyi erkekler kalbine girmek için yalan söylerler.''

20 Aralık 2010 Pazartesi

George Bernard Shaw şöyle yazmış

"Hayatta iki iki trajedi vardır:Biri hayattaki en büyük arzuyu kaybetmekdir, diğeri ise onu kazanmaktır."

E.E.CUMMİNGS şöyle yazmış

''Gece gündüz elinden gelenin en iyisini yapan bir dünyada, kişiliğinden sıyrılıp,hiçkimse olmak seni benzersiz biri yapar. Bu bir insanın en fazla savaşabileceği v

e asla durmayacağı en büyük savaşta savaşmak demektir.''

-------------------------------------------

Beni saran gecenin içinden mezar kadar kara,baştan başa...
Şükrederim hangi Tanrilar verdiyse bana
fethedilmez ruhumu.
Ne ürktüm, ne bağırdım şartların pençesine düştüğüm anda bile.
Kaderin sopasiyla kanadi da başim yine de boyun eğmedim.
Öfke ve gözyaşi dolu bu yerin ötesinde beklemiyor başka hiçbir şey gölgelerin dehşetinden...
Yinede korkmaz bir halde buluyor ve bulacak beni yılların yılgınlığı ve tehtidi.
Kapı ne kadar dar olsa da
Cezalarım ne kadar ağır olsa da
KADERİMİN EFENDİSİDE BENİM RUHUMUN KAPTANI DA...