20 Ocak 2011 Perşembe

Paramparça Aşklar...



'Değişimle karşılaşınca değişen aşk; aşk değildir.
Sonsuza kadar yıkılmayacak bir kaledir aşk.
Fırtınalara göğüs geren, asla yıkılmayan...
Aşk zamanın kısacık saatleri ve haftalarıyla değişmez.
Tam tersine dayanır ve sürer...'
diye söylemiş William Shakespeare...


Birine kalbini açmak nasıldır bilir misiniz?

Bence bir insanın yapabileceği en zor şeydir. (en azından benim gibi biri için öyle)

Birini sevmeye başladığında her şey değişmeye başlar.
Karşılıklı bir değişimdir bu.

Başlarda her şey iyi olacakmış gibi gelir, ama zamanla fikirler ortaya çıkmaya başlar.

Farklı fikirler...

Ve hemen arkasından tartışmalar, kavgalar...

Ve ayrılık...


Birini hayatına dahil ettiğinde, hep senin için orada olacakmış gibi gelir.
Asla bir yere gitmeyecekmiş gibi...

Aşkın, sevginin ışıltısı sürerken gerçekleri göremeyiz.
Belki de görmek istemeyiz.

Bir zamanlar birini sevmiştim.
Sevmiştim, ama sevdiğimi anlamam bile çok uzun zaman almıştı.

Onunlayken her şey kusursuzdu.
Aslında binlerce kusur vardı, ama hayatımda olması o kusurları görünmez kılıyordu.
Çok kavga ederdik, herkes gibi...

Şahane biriydi.
O alttan alırdı, ben tepesine çıkardım.
Şımarırdım...

Bana olan sevgisinden o kadar emindim ki, beni bırakıp gitmezdi, gidemezdi.

Daha önce beni kimse onun gibi sevmemişti.
Kendimi hiç böyle değerli hissetmemiştim.

Tanrım! Sanki dünya üzerindeki en özel insandım.


Onu çok seviyordum, ama belli etmeye korkuyordum.
Çünkü onu sevdiğimi, onu çok sevdiğimi öğrenirse beni eskisi gibi sevmez diye düşünüyordum.

Aslında benim için dünyadaki en değerli insanlardan biriydi, ama bunu ona asla belli etmezdim.

Bir keresinde ona, 'seni aldatsam bana geri döner miydin?' gibi saçma sapan bir soru sormuştum. (bunu asla yapmazdım tamam mı!)

Oda:' Herhalde sensizliğe dayanamazdım.' demişti.

Biliyorum, bu kulağa çok inandırıcı gelmiyor, ama ben doğru olduğunu biliyordum.
İçimde bir şey, yalan söylemediğini biliyordu.

Bir keresinde de birlikte 'Notebook' filmini izlemiştik.
Film bitince bana döndü.
Gözlerinde endişe ve üzüntü gördüm.

'Beni asla bırakma olur mu? ' dedi.

Bende:'Bırakmam.' dedim ve birbirimize sarıldık.

Sonra aylar geçti...

Beni öylece bıraktı...

Nedenlerini paylaşmayacağım.
Hatalıydım, ama oda melek sayılmazdı.

Öylece gitti hayatımdan.


Onsuz olmak...

Bunu tarif edebilir miyim hiç bilmiyorum.
Kalbimin bir parçası gitmişti.
Hayat artık berbat bir yerdi benim için.

İnsanlar ayrılırlar değil mi?
Bu çok normal.
Evet, farkındayım.
İnsanlar ayrılırlar,başkalarıyla olurlar, bla bla bla...

Ben asla düzelemedim.
Yerine başka insanlar, başka duygular koymaya çalıştım.
Olmadı...
Kalbimde hep bir boşluk vardı, asla doldurulamayan...

O hayatımdan gidince, bende bir daha 'ben' olamadım.

Herkes,her şey boş geliyordu.
Kimse yeri doldurulamaz değildi.
Kimse umrumda değildi.

Her şey daha da kötü gitmeye başladı.
Ondan sonra başka kayıplar da verdim.
O kayıplar da acıttı canımı, ama kalbimdeki boşluk o kadar derindi ki, başka hiçbir şeyin acısı o kadar yakamazdı canımı.

O benim için doğru erkekti.
Bunu bütün kalbimle hissediyordum.

O kalbimi aynı anda hem kırabilen hemde tamir edebilen tek erkekti...

Ailemdeki herkes sevdikleriyle evlendi ya da evlenmek üzere...

Ben bu ailenin lanetli, günahları taşıyan bedeniyim.
Asla bir bütün olamayacağım.
Hayatıma giren kimse diğer yarım olamayacak.
Çünkü benim artık aşkı arayan bir kalbim yok.


O gitti...
Sevdiğim adam gitti...

Benim aksime giderken kalbini de yanında götürdü.

Hayatta bazı anlar vardır, bazı şanslar vardır.
Bunlar insanın karşısına her zaman çıkmaz.
Çıktığında da ona sıkı sıkı sarılacaksın, asla bırakmayacaksın!

İnsanlar hep kaybedince anlıyor, keşke ben o insanlardan olmasaydım.

Seni özlüyorum, hep özleyeceğim.

Belki...

Ama belki diye bir şey yok artık.

Hoşça kal...

(Çok Sevilen Sevgilinin Anısına...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder